7. SINIFLAR

 

SOSYAL BİLGİLER 7. SINIF KONU ÖZETLERİ

 

İletişim: duygu, düşünce ve bilgilerin her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır.

Kullandığımız yöntem ve araçlara göre iletişim üçe ayrılır:

Sözlü İletişim: Konuşarak kurduğumuz iletişimdir. Yüz yüze ya da toplantılarda yaptığımız konuşmalar, telefonla yaptığımız görüşmeler birer sözlü iletişimdir.

Yazılı İletişim: Yazıyı kullanarak gerçekleştirdiğimiz iletişimdir. Mektuplar, faks mesajları, elektronik postalar, sosyal medya mesajları yazılı iletişime örnektir.

Sözsüz İletişim: Beden hareketleri, jestler, mimikler, ses tonu, fiziksel görüntü ve kıyafetler sözsüz iletişimi yansıtan unsurlardır.

Jest: Bir duyguyu, düşünceyi ya da bir konuyu  anlatırken el, kol, ayak veya baş ile yapılan hareketler  ve beden hareketlerinin tamamına verilen isimdir.

Mimik: Bir duyguyu, düşünceyi ya da bir konuyu anlatırken kaş, göz, ağız, yüz hareketleriyle anlatılmasıdır.

Beden dili: Vücut duruşu, jestler, mimikler, yüz ifadeleri ve göz hareketlerinden oluşan zihinsel ve fiziksel faaliyetlerle desteklenen sözel olmayan iletişim şeklidir.

Etkili iletişim, kişinin kendisini karşısındakilere en iyi şekilde ifade etmesi ve karşısındakilerden gerekli ilgi ve etkiyi görmesidir.

Etkili bir iletişimde dikkat edilmesi gerekenler

1-Bireyin Kendini Tanıması: Kendisini tanıyan ve sahip olduğu özelliklerin farkında olan bir kişi çevresindeki insanları daha kolay algılar ve tanır, onlarla daha kolay ve uyumlu bir iletişim sağlar.

2-Etkili Anlatım: Karşımızdaki insanlarla konuşurken; Konuşurken doğal olmalıyız, yapmacık konuşma ve hareketlerden kaçınmalıyız. Dinleyici ile göz teması kurmalıyız. Ses tonumuzu sürekli olarak konuşmamızın içeriğine göre ayarlamalıyız, tek düze bir konuşma insanın dikkatini çekmez. Kullandığımız kelime ve cümlelerin karşımızdaki insanların anlayabileceği düzeyde olmasına dikkat etmeliyiz. Jest ve mimiklerimizi, bedenimizi konuşmamızın içeriğine uygun olarak kullanmalıyız.Konuşma süresini uzun tutmamalıyız.

3-Etkili Dinleme: Etkili bir dinleme yapabilme için;  Konuşmacı ile göz teması sağlamalıyız. Kendimizi rahat ve hafif tutmalıyız. Karşımızdaki insan konuşurken ona çeşitli tepkiler vererek onu dinlediğimizi ona hissettirmeliyiz.  Konuşmacıyı dinlerken empati kurmalı, kendimizi onun yerine koymalıyız. Asla konuşmacının sözlerini kesmemeliyiz, sorularımızı ve eleştirilerimizi sona saklamalıyız. Dikkat dağıtacak davranışlardan kaçınmalıyız, dikkat dağıtacak unsurları da ortadan kaldırmalıyız. Etkili ve doğru konuşma kadar etkili dinleme de iletişim için önemlidir.

4-Empati Kurma: Dış dünyayı karşımızdaki insanın penceresinden, görmeye çalışmak demektir. Bir başka deyişle kendimizi onun yerine koymak demektir. Empati kurmak, başka insanlarla iletişimimizin gücünü artırır.

Etkili İletişimi Olumsuz Etkileyen Tutumlar

Konuşmacıdan Kaynaklı Sorunlar İyi hazırlanmamış konuşma metni, Eksik bilgi ve mesaj verme, Yanlış anlaşılmaya neden olacak ifadeler kullanma, Aynı ses tonu ile sıkıcı konuşma, Dinleyiciye karşı ön yargılı olma, Dinleyicinin seviyesine uygun konuşmama

Dinleyiciden Kaynaklı Sorunlar Dikkatsiz dinleme, Bilgi eksikliği, Ön yargılı dinleme, Geri bildirim yapmama ,Yetersiz algılama, yanlış yorulmam, Soru sormama

İletişimi Olumsuz Etkileyen Davranışlar Çok konuşmak ve cevap hakkı vermemek, Her zaman sen dili ile konuşmak. Emir vermek.  Suçlayıcı bir tavırda olmak. Yönlendirmek, öğüt vermek, teselli etmek.

İletişimi Olumlu Etkileyen Davranışlar Ben dili ile konuşmaya özen göstermek. Suçlayıcı ve kırıcı olmamak Konuşmaktan çok dinlemeyi tercih etmek. Sabırlı olmak.  Başarılı ve iyi iş yapanları tebrik etmek. Açık ve net olmak

Empati: Kişinin kendisini karşısındakinin yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamaya çalışmasıdır.

Ben Dili:Kişinin kendi duygu ve düşüncelerini ifade ederekkonuşmasıdır.“Ben” ile başlar “ben” ile biter.İletişim engeli oluşturmaz.Karşımızdakinin davranışlarını hedef alır. Örnek: Bugün seni derste görmeyince meraklandım.

Sen Dili:Karşımızda insanın kişiliğini hedef alan konuşmabiçimidir.“Sen” ile başlar “sen” ile biter.İletişim engeli oluşturur.Yargılar, suçlar, eleştirir. Örnek: Derslerine hiç çalışmıyorsun!

İletişim Engelleri: Önyargılı olmak, isim takmak, tehdit etmek, sıkça soru sormak, emir vermek, eleştirmek, sen dili kullanmak vb.

İletişimde Yapılan Hatalar Emir vermek, Tehdit etmek, Uyarmak, Konuyusaptırmak, İsim takmak, Sınamak, Öğüt vermek,Eleştirmek, Yargılamak, Nutuk çekmek, Suçlamak, Alayetmek

Medya; gazete, dergi, radyo, televizyon ve genel ağ (internet) gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan genel bir terimdir.

Kitle İletişim Araçları: Yazılı, sesli ya da görsel yapıtların dağıtımını ya da yayımını sağlayan her türlü teknik iletişim aracına kitle iletişim araçları denir. Gazete, radyo, televizyon, internet kitle iletişim araçlarından bazılarıdır.

Tekzip: Yalanlama ve düzeltme demektir.Örneğin basın yayın organlarında hakkımızda gerçeğe aykırı bir yayın yapılabilir. Bu durumda yayının mahkeme yoluyla düzeltilmesini (tekzip) isteyebilirsiniz.

RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), radyo, televizyon ve internet faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemekle görevlendirilmiştir.

Kitle iletişim özgürlüğü insanların, haber, bilgi ve düşünceleri iletişim araçları vasıtasıyla serbestçe elde edilebilmesi, açıklayabilmesi ve yayılabilmesidir.

Haber Alma Hakkı: Haber alma özgürlüğü, yayın organlarının herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmaksızın, ülke genelinde olan biten her şeyi tarafsız bir gözle sunabilmesi ve bireylerin de bunu isteyebilmesini ifade eder.

Bilişim suçu, internet ve bilgisayar teknolojileri aracılığıyla kişi haklarının ihlal edilmesidir. Bu durum aynı zamanda özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi suçu kapsamına girer.

 

 

 

2. ÜNİTE

Osmanlı Beyliği 1299 yılında Söğüt ve Domaniç çevresinde kuruldu.

Osmanlı Beyliğinin Söğüt ve çevresini yurt edinmesinin yararları:

Bölgenin ekonomik avantajları: Osmanlı Beyliği’nin yurt edindiği topraklar Bizans İmparatorluğu‘nun büyük kent ve kasabaları ile komşuydu. Önemli ticaret yolları üzerindeki bu şehirler ile yapılan ticaretten Osmanlı Beyliği önemli gelir elde ediyordu.

Anadolu ve Balkanların siyasi durumu: Osmanlı Beyliği kurulduğu sırada Anadolu’da ve Balkanlarda siyasi birlik ve güçlü devletler yoktu. Bu durum Osmanlı Beyliği’nin büyümesini kolaylaştırmıştır.

Coğrafi konumun sağladığı yararlar: Anadolu’daki Türk beyliklerinin çoğu birbirleriyle komşuydu. Topraklarını genişletebilmek için birbirleriyle mücadele etmek zorunda kalıyorlardı. Osmanlı Devleti ise coğrafi konumundan dolayı daha çok Bizans İmparatorluğu ile mücadele etmiştir.

İskân Politikası:  İskân, insanların bir bölgede yaşamaları için yerleştirilmesi anlamına gelmektedir.

Devşirme Sistemi: Osmanlı Devletinde, asker ve yönetici olarak görev yapmak üzere Hristiyan ahali arasından erkek çocuklarının seçilmesi ve yetiştirilmesidir.

Divan-ı Hümayun: Osmanlı Devletinde devlet işlerinin görüşüldüğü ve karara bağlandığı en önemli yönetim organıdır. Orhan Bey zamanında kuruldu. Divan-ı Hümayun üyeleri Veziri Azam(Sadrazam), Vezirler, Kazasker, Defterdar, Nişancı, Reisülküttap, Şeyhülislam ve Kaptan-ı Derya’ dır. Sadrazam (veziriazam), padişahın vekili ve yardımcısıdır. Padişahın mührünü taşırdı. Vezirler ise daha çok askerî ve siyasi işlerden sorumluydular. Devlet idaresinde veziriazama yardım ederlerdi. Kazaskerler, divan toplantılarında büyük davalara bakar, kadıların ve müderrislerin atamalarını yaparlardı. Defterdarlar, bütçenin hazırlanması ve devletin diğer mali işlerinden sorumludurlar. Devletin gelir ve giderlerinin hesaplanması işlerinden sorumludur. Nişancı, divan toplantılarında alınan kararlara ve diğer belgelere padişahın imzası demek olan tuğrayı çekmekle görevlidir. Reisülküttap, devletin dış işlerinden sorumludur. Padişah fermanlarına uygun olarak emirleri yazmak, yabancı devletlerden gelen mektupları tercüme etmek ve bunlara cevap vermek görevleriydi. Şeyhülislam, divanın sürekli üyesi değildir. Ancak gerekli olduğunda divan toplantılarına katılmıştır. Divan toplantılarında alınan kararların dine uygun olup olmadığına karar vermiştir. Şeyhülislamın verdiği kararlara “fetva” denilmektedir. Kaptan-ı Derya, Osmanlı Devleti’nde donanma komutanıdır. Kanuni zamanında divanın asıl üyesi olmuştur. Deniz seferinde olmadığı zamanlarda divan toplantılarına katılırdı.

Tımar Sistemi: Tımar, devlete ait arazinin, savaşlarda yararlılığı görülen, kale yapım ve tamirinde bulunan, devlete hizmet eden askerlere ve diğer bazı hizmetlerde bulunan kişilere verilmiş olup, bu kişiler kendilerine verilen toprağa at vergi gelirleri ile mal, dar, ve asker bazı sorumlulukları yerine getirdiği sistemdir. Osmanlı Devleti’nde Tımar Sistemini Faydaları: 1. Devlet asker yetiştirmek için masraf yapmıyordu 2. Orduya düzenli olarak asker yetiştiriliyordu 3. Savaş zamanında hazırda asker bulunduruyordu.

 

·         Osmanlı beyliği 1299 yılında, Söğüt ve Domaniç çevresinde Osman Bey tarafından kuruldu. Osman Bey İlk Osmanlı parasını bastırdı.

·         Orhan Bey zamanında ise yaya ve müsellem adıyla ilk düzenli ordu kurulmuştur. Karesioğulları beyliğinin toprakları ve donanması ele geçirildi. Böylece Osmanlı Devleti ilk deniz kuvvetine sahip oldu. İlk tersane ise I. Bayezid zamanında yapılmıştır.

·         Türklerin Balkanlara (Rumeli)geçişi Çimpe kalesinin alınması ile olmuştur.

·         Osmanlı Devleti’nde yönetici ve askerî sınıf dışında kalan kesime reaya denilirdi.


HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ : Türkleri Anadolu’ dan çıkartmak, Kudüs’ ü ele geçirmek, Bizanslılara yardım etmek, Doğunun zenginliklerini ele geçirmek

 

HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI : Türklerin batıya doğru ilerleyişi bir süre durdu. Pusula, barut, matbaa Avrupa’ya götürüldü. Doğu-batı ticareti gelişti.

 

OSMANLI FETİH SİYASETİ

*Osmanlılar ile Bizans arasında yapılan ilk savaş Koyunhisar Savaşı’dır.

*Osmanlılar ile Haçlılar arasında yapılan ilk savaş Sırpsındığı Savaşı’dır.

*Timur ile Yıldırım Bayezid arasında 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı’nı Yıldırım Bayezid kaybetti. Osmanlı Devleti, 1402-1413 yılları arasında 11 yıl süren Fetret Devri’ne girdi. Bu dönemde Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında taht kavgaları yaşandı. Bu süre içinde Osmanlı tahtı boş kaldı. Timur Ankara Savaşı’nı kazandıktan sonra beyliklere tekrar bağımsızlıklarını verdi. Anadolu’da beylikler yeniden kuruldu ve Anadolu’nun siyasi birliği bozuldu. Balkanlardaki fetih hareketleri de durdu. I. Mehmet (Çelebi), taht kavgalarını bitirerek Fetret Devri’ne son verdi. Bu açıdan Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu sayılır.

*İstanbul 1453 yılında 2. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) tarafından fethedilmiştir.

*Yavuz Sultan Selim döneminde  Mercidabık ve Ridaniye Savaşları ile Mısır toprakları Osmanlı Devleti’ne katıldı. Baharat yolunun önemli bir bölümü Türklerin eline geçti. Kutsal Emanetler, İstanbul’a getirildi. Halifelik makamı Osmanlılara geçti.

* Osmanlılarda donanmanın en güçlü olduğu dönem Padişah Kanuni Sultan Süleyman ve kaptan-ı derya Barbaros Hayrettin Paşa dönemidir.

* Preveze Deniz Savaşı’ndan sonra Akdeniz Türk gölü hâline geldi.

* Osmanlı Devleti, 1571 yılında Kıbrıs’ı fethederek Osmanlı topraklarına kattı.Osmanlı Devleti, Kıbrıs’ı ele geçirince Haçlı donanması Kıbrıs’ın öcünü almak istedi. Osmanlı Donanması ile Haçlı donanması 1571’de İnebahtı’da karşılaştı. Haçlı donanması İnebahtı’da Osmanlı donanmasını yaktı.

* Osmanlı Devleti’nin 600 yılı aşkın bir süre ayakta kalabilmesinin sebeplerinden biri de millet sistemidir. Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına yayılan Osmanlı imparatorluğunun sınırları içerisinde farklı kültürlere sahip, farklı dinlere inanan bir çok milletin bir arada yüzyıllar boyunca huzur içinde yaşaması Osmanlıların hoşgörülü yönetimi (istimalet politikası) sayesinde olmuştur. Osmanlı Devleti, fethettiği yerlerde özellikle Balkanlarda istimâlet politikasını çok iyi uyguladı. Ele geçirdiği bölgedeki halkı dinî inanç, dil ve yaşayış biçiminde serbest bıraktı. Asla onları Müslüman olmaları için zorlamadı.

 

 

İSTANBUL’UN FETHİNİN NEDENLERİ: Bizans'ın, Osmanlı Devleti'nin Rumeli'deki ilerlemesine ve büyümesine engel olması, Bizans'ın Anadolu beyliklerini  ve şehzadeleri Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtarak Anadolu'daki Türk birliğini bozmaya çalışması, Bizans'ın, Avrupa-Hristiyan dünyasını kışkırtıp Haçlı Seferleri'ne zemin hazırlaması, İpek yolu için önemli bir noktada olması, Hz. Muhammed’ in; "İstanbul elbet fetholunacaktır Ne güzel kumandandır o kumandan ve ne güzeldir o askerler" hadisine layık olabilme düşüncesi

 

İSTANBUL’ UN FETHİNİN SONUÇLARI : Bizans (Doğu Roma İmparatorluğu) yıkıldı, Avrupalıların, Türkleri Balkanlardan çıkarma ümidi kalmadı, Osmanlı Devleti'nin başkenti Edirne'den İstanbul’a taşındı, · Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Devri sona ererek Yükselme Devri başladı, Osmanlıların İslam dünyasında saygınlığı arttı, Ticaret yollarının Türklerin eline geçmesi üzerine Avrupalılar doğuya giden yeni yollar aramaya başladı. Avrupalıların doğu ülkelerine giden yeni yol arayışları Coğrafi Keşiflere neden oldu.

 

 

 

 

AVRUPA’DA UYANIŞ

 

COĞRAFİ KEŞİFLER

                15. ve 16. yüzyıllarda Avrupalıların yeni ticaret yollarının, okyanusların ve kıtaların bulunması, bilinmeyen yerlerin keşfedilmesi amacıyla yaptıkları gezilere “Coğrafi Keşifler” denir.

 

Coğrafi Keşiflerin Nedenleri

·         Doğu ülkelerinin zenginliği ve Avrupalıların buraları merak etmesi.

·         İpek ve Baharat yolları ile gelen mallardan Osmanlıların vergi alması, Avrupalıların yeni ticaret yolları bulmak istemeleri.

·         Coğrafya bilgisinin ilerlemesi, yeni ve doğru haritaların yapılması.

·         Pusulanın geliştirilmesi sayesinde gemicilerin, büyük denizlere ve okyanuslara daha kolay açılmaya başlaması.

·         Dayanıklı ve sağlam gemilerin yapılması, cesur gemicilerin yetişmesi.

 

ÖNEMLİ KEŞİFLER                                                                                                                                                

Ø  Kristof Kolomb 1492 yılında Amerika’nın orta ve güney kıyılarını buldu, fakat yeni bir kıta bulduğunu anlamadı.

Ø  Kristof Kolomb’un ölümünden sonra Ameriko Vespuçi adında bir İtalyan gemici, Amerika’nın yeni bir kıta olduğunu ilan etti

Ø  Portekizli Macellan ve Del Kano, Dünya’yı dolaşarak yuvarlak olduğunu ispatladı.

 

Coğrafi Keşiflerin Sonuçları

·         Ticaret yolları değişti. Baharat ve İpek Yolları önemini kaybetti.

·         Akdeniz limanları önemini kaybetti. Atlas Okyanusu Limanları önem kazandı.

·         Keşif yapan milletler, keşfettikleri ülkeleri ele geçirerek sömürge imparatorlukları kurdular.

·         Yeni ülkelerde bol olarak bulunan altın ve gümüş gibi madenler, Avrupa’ya getirildi ve zenginleşen Avrupalılar, kültür ve sanat hareketlerini destekledi. Böylece Avrupa’da Rönesans’ın doğmasına ortam hazırlandı.

·         Amerika, Avustralya, Antarktika gibi yeni kıtalar, yeni ticaret yolları, yeni uygarlıklar (Aztek, İnka, Maya vb.) bulundu.

·         Domates, vanilya, patates, tütün gibi yeni bitkiler ile yeni hayvan türleri tanındı ve Avrupa’ya taşındı.

·         Dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlandı.

·         Keşfedilen yerlere, özellikle Amerika’ya Avrupa’dan göçler olmuş, bu durum Avrupa kültür ve medeniyetinin yayılmasını sağladı.

·         Hıristiyanlık yayıldı. Ancak bazı bilimsel gerçeklerin (Dünya’nın düz olduğu gibi) ortaya çıkması sonucu Hıristiyanlık dini zayıfladı, kiliseye ve din adamlarına duyulan güven azaldı. Böylece reform hareketleri başladı.

·         İslam ülkeleri yoksullaştı, Osmanlı hâkimiyetinde olan İpek ve Baharat Yolları önemini kaybetti. Osmanlı ekonomisi zarar gördü.

                        

RÖNESANS (Yeniden Doğuş)  

15. ve 16. yüzyılda Avrupa’da edebiyat, bilim ve sanat  alanında meydana gelen yenilikler ve gelişmelere “Rönesans” denir.

 

Rönesans’ın Nedenleri

·         Eski Çağ’dan kalma edebiyat, sanat ve bilim eserlerinin incelenip değerlendirilmesi ve üniversitelerde okutulması.

·         Kâğıt ve matbaanın yaygın olarak kullanılmasıyla yeni buluş ve düşüncelerin her tarafa yayılması, bilim ve kültürün artması.

·         Coğrafi Keşifler sonucunda Avrupa’da sanattan ve edebiyattan zevk alan zengin ve üstün bir sınıfın ortaya çıkması.

·         Avrupa’da oluşan bu zengin sınıfın bilim adamları ve sanatçıları desteklemesi.

·         Bizans ve Roma dönemine ait eserlerin tanınması ve bunların benzerlerinin yapılmaya çalışılması.

·         Haçlı Seferleri ve Coğrafi Keşifler sonucu kilise ve din adamlarının inanç ve düşünce üzerindeki baskılarının azalması.

·         İstanbul’dan ayrılarak İtalya’ya giden bilginlerin eski Yunanca eserleri öğretmesi.

 

NOT: Rönesans ilk önce İtalya’da başlamış, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Bu dönem sanatçılarına örnekler: Leonardo da Vinci (Mona Lisa, Son Akşam Yemeği), Mikelanj (Davud Heykeli), Rafael, Albert Dürer resim alanında, Erasmus, Luther, Makyavel, Şekspir(Romeo ve Juliet, Hamlet, Othello), Servantes (Don Kişot), Bacon, Montaigne (Denemeler) edebiyat alanında önemli eserler vermişlerdir.

 

Rönesans’ın Sonuçları

·         Avrupa’da düşüncenin önündeki engeller ortadan kalktı, fen bilimleri ve pozitif düşünce gelişti .

·         Katolik Kilisesi’nin düşünce üzerindeki baskısı ortadan kalktı, Katolik Kilisesi’ne bağlılık sarsıldı.

·         Antik Çağ kültürü yeniden canlandı, çağdaş Avrupa’nın temelleri atıldı.

·         Avrupa’nın sosyal yapısı değişti.

·         Küçük kan dolaşımı bulundu, insan vücudu, tabiat olayları, güneş sistemi ve evren hakkında yeni bilgilere ulaşıldı

·         Felsefe, sanat ve edebiyatta yeni akımlar ortaya çıktı.

·         Skolâstik görüş yıkılıp yerine akıl, bilim, deney ve gözlem ön plana çıktı (Kopernik, Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünde ispatladı). Hümanist düşünce gelişti (Hümanizma; insan ve doğa sevgisinin ön plana çıkması).

 

Skolâstik Görüş: Kaynağını dini öğretilerden alan, bütün soruları İncil ile açıklamaya çalışan, bilime karşı olan düşünce sistemidir.

 

REFORM (Yeniden Biçim Verme)

                16. yüzyılda Hıristiyanlığın KATOLİK mezhebinde yapılan değişikliklere ve yeni düzenlemelere “Reform” denir.

 

Reform’un Nedenleri

·         Hristiyan din adamlarının dini kendi çıkarları için kullanmaları ve aşırı zenginleşmeleri.

·         Din adamlarına duyulan güvenin azalması, din adamlarının halkı sömürmesi (endüljans).

·         Matbaanın icadı

·         Coğrafi Keşifler’in etkisi (dünya’nın yuvarlak olduğunun keşfedilmesi din adamlarına duyulan güveni sarstı).

 

NOT: Reform ilk olarak Almanya’da başlamış, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. İlk defa Martin Luther başlatmış, uzun mücadelelerden sonra Protestanlık mezhebi kurulmuştur.

 

Reform’un Sonuçları

·         Katolik Mezhebi parçalandı. Almanya’da Protestanlık, Fransa’da Kalvenizm, İngiltere’de Anglikanizm mezhepleri ortaya çıktı.

·         Avrupa’da mezhep birliği bozuldu ve mezhep savaşları başladı.

·         Katolik Kilisesi’nden ayrılan ülkelerde kilisenin mallarına ve topraklarına el konuldu.

·         Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı. (laiklik)

·         Eğitim ve öğretim kilisenin elinden alınarak laikleştirildi.

·         Kilise ve din adamları saygınlığını kaybetti. Katolik Kilisesi kendini yenilemek zorunda kaldı.

·         Katolik Kilisesi, dağılmayı önlemek için Engizisyon Mahkemeleri kurdu.

 

AYDINLANMA ÇAĞI

               18. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ve her konuda akla öncelik tanıyan döneme “Aydınlanma Çağı” denmiştir.

Bu dönemin önemli bilim insanları;

o    Newton (Nivton); fizik ve matematik alanında çalıştı.

o    Copernik (Kopernik); Evrende Güneş merkezli bir sistem olduğunu ve Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü kanıtladı.

o    Galileo; Dünya’nın yuvarlak olduğunu ispatladı.

o    Descartes (Dekart); analitik geometriyi geliştirdi.

o    Jean Jacgues Rousseau (Jan Jak Russo); toplumsal alanda önemli eserler verdi.

o    Mozart, Bach (Bah) gibi besteciler müzik alanında önemli başarılar elde etti.

 

SANAYİ İNKILÂBI

18. yy da İngiltere’de, buhar gücü ile çalışan dokuma fabrikalarının kurulması, Sanayi İnkılâbı’nın başlangıcı olarak kabul edilir.

 

Sonuçları                         

·         İnsan ve hayvan gücünün yerini makine gücü, küçük imalathanelerin yerini büyük fabrikalar almıştır.

·         Buhar ile işleyen makineler çoğaldı, üretim arttı, ürünler ucuzladı ve milletlerarası ticaret gelişti. Buna karşın emek azalmıştır.

·         Buhar gücüyle çalışan lokomotifler ve çelik gemiler yapılmış, bu durum ulaşım ve haberleşme alanında kolaylık sağlamıştır.

·         Teknolojik gelişmeler sayesinde yeni yollar ve kanallar açılmış (Panama, Süveyş Kanalı vb.), uluslar arası ticaret canlanmıştır.

·         Sanayinin gelişmesiyle hammadde ve pazar arayışı ortaya çıkmış, Avrupa devletleri arasında sömürge yarışı başlamıştır. Bu da I. Dünya Savaşı’nın en önemli nedeni olmuştur.

·         İşçi sınıfı ortaya çıkmış, bu sınıfın haklarını korumak için sendikalar kurulmuştur.

·         Köylerden kentlere göçler hızlandı, büyük kentler kuruldu, şehirlerin sosyal sorunları (çevre kirliliği, konut sıkıntısı vb) arttı.

 

NOT: Sanayi İnkılâbı, Osmanlı Devleti’ni olumsuz yönde etkiledi. Osmanlı Devleti Avrupa Devletlerinin açık pazarı durumuna geldi. Ekonomideki bozulma siyasal çöküşü hızlandırdı.

 

FRANSIZ İHTİLALİ: 1789 yılında Fransa’da meydana gelen bir halk ayaklanmasıdır.  Fransız İhtilali sonucunda; 1- Yeniçağ kapanmış ve Yakınçağ açılmıştır. 2- Mutlak monarşi yıkılmış, cumhuriyet ilan edilmiştir. 3- Adalet, eşitlik, özgürlük, insan hakları, demokrasi, milli irade ve milliyetçilik gibi düşünceler ortaya çıkmıştır. 4- Bu düşünceler önce Avrupa’da daha sonra bütün dünyada etkili olmuştur. 5- Milliyetçilik düşüncesi çok uluslu imparatorluklarda azınlık isyanlarına ve parçalanmalara neden olmuştur.

 

OSMANLI’DA ISLAHAT (YENİLİK) HAREKETLERİ:

Avrupa’da coğrafi keşiflerle başlayan gelişmeler Osmanlı Devleti’ni de etkiledi. Coğrafi keşifler sonrası ticaret yolları değişti ve Osmanlı Devleti’nin vergi ve ticaret gelirleri azaldı. Uzun süren savaşların beraberinde getirdiği ekonomik sıkıntılar ve isyanlar devleti zor durumda bıraktı. 1699 yılında imzalanan Karlofça anlaşması ile Osmanlılar ilk kez toprak kaybederek gerileme dönemine girmişlerdir.  Avrupa’ya karşı askerî üstünlüğünü kaybeden Osmanlı Devleti yeni fetihler yapamayınca ekonomisi daha da bozuldu. Bu duruma çözüm bulmak amacıyla 17. yüzyılda padişahlar ve bazı devlet adamları çareler aramaya başladı. Bu amaçla dönemin aydınları devletin bozulan kurumlarıyla ilgili raporlar hazırladı. Bu raporlar doğrultusunda yenilikler yapılmaya çalışıldı. Bu raporların en önemlilerinden bir tanesi Koçibey Risalesi’dir.  Tahta geçen padişahlar yenilikler yaparak devleti yeniden eski gücüne kavuşturmaya çalışmıştır. Ancak 17. yüzyılda yapılan yenilikler süreklilik göstermemiştir. Bundan dolayı yapılan ıslahatlar kalıcı olmamıştır.  Lale Devri’nde birçok yenilik yapılmıştır. Bu dönemde ilk kez Avrupa’da geçici elçilikler oluşturulmuştur.  İlk kez çiçek aşısı uygulanmıştır.   Çini atölyeleri açılmıştır.  1720 yılında tulumbacıların yerine İtfaiye teşkilatı kurulmuştur.Lale Devri’nde Said Çelebi ile İbrahim Müteferrika 1727’de ilk Osmanlı matbaasını kurmuştur.  Yalova’da kâğıt, İstanbul’da kumaş fabrikası kurulmuştur. Deniz Mühendishanesi ve sürat topçuları gibi askerî kurumlar oluşturulurken Avrupa’dan uzmanlar getirilmiştir. III. Selim Dönemi Islahatları III. Selim ıslahatlara başlamadan önce halkın, askerlerin ve ulemanın ileri gelenlerinden devletin zayıflamasının nedenleri ve neler yapılması gerektiği hakkında görüşlerini bildirmelerini istemiştir. III. Selim tahta çıktıktan sonra Nizam-ı Cedid (yeni düzen) adı verilen yenilikler yapmıştır.  Nizam-ı Cedid adıyla Avrupa tarzında bir askerî ocak kurmuş ve bu ocağın masraflarını karşılamak için İrad-ı Cedid adıyla yeni bir hazine oluşturmuştur.  Avrupa başkentlerinde (Paris, Londra, Berlin, Viyana) daimî elçilikler açılmıştır. Batı dillerinde yazılmış önemli eserler Türkçeye çevrilerek Batı düşüncesinin ülkeye girmesine hız verilmiştir. II. Mahmut Dönemi Islahatları  Sultan II. Mahmut, âyanlarla Sened-i İttifak’ı imzalamıştır (1808). Bu sözleşme ile Osmanlı tarihinde ilk kez bir padişah yönettiği insanlara vergi ve askerlik konularında tavizler vermiştir. Bu senet padişahın iktidar gücünü kısıtlamıştır.  Âyanlarla uzlaşı sağlandıktan sonra II. Mahmud’un hedefi ıslahatlar yapmak olmuştur. II. Mahmud Dönemi’nde, bozulan ve devlete zarar veren Yeniçeri Ocağı kaldırılmıştır. Yerine “Asakiri Mansure-i Muhammediye” adıyla yeni bir ordu kurulmuştur.  Bu yeniliklerin yanında Takvim-i Vekayi adlı Fransızca ve Türkçe olarak resmî bir gazete çıkarılmıştır. Gazetede iç ve dış haberler, ticaret, askerlik, sanat ve bilimsel çalışmalar gibi alanlarda haberler yer almıştır.  II. Mahmud Dönemi’nde klasik eğitim veren okulların dışında Avrupa tarzında yeni okullar açılmıştır.  1839 yılında Tanzimat Fermanı’nı ile  Osmanlıda ilk kez kanun gücü üstünlüğü kabul edilmiş ve anayasal sürece geçişe ilk adım atılmıştır.  1856 yılında Islahat Fermanı ilan edilmiştir. Bu fermanla yabancı devletlerin ülkenin iç işlerine karışmasını önlemek ve azınlıkların devlete bağlılıklarını kuvvetlendirmek amaçlanmıştır. 1876 'da Kanuni Esasi hazırlanarak I.Meşrutiyet ilan edildi. Kanuni Esasi Osmanlı Devletinin Avrupai tarzdaki ilk anayasasıdır.Kanuni Esasiye göre  iki tane meclis kuruldu.Meclisi Mebusan( Üyelerini halk  seçecek),Meclisi Ayan(Üyelerini Padişah seçecek)I.Meşrutiyetin ilanıyla Mutlakiyet dönemi sona ermiş Meşrutiyet dönemi başlamıştır.

 

 

NÜFUS VE YERLEŞME:

Sınırları belli bir alan içinde yaşayan insan sayısına nüfus denir. Bir toplumsal grubun ya da kalabalık bir nüfus topluluğunun, yaşamak ve ekonomik etkinliklerini sürdürebilmek için belli bir yeri seçmelerine ise yerleşme adı verilir.

 

Nüfusun dağılışını etkileyen doğal özellikler: Yeryüzü şekilleri, toprak yapısı, iklim, su kaynakları, bitki örtüsü

Nüfusun dağılışını etkileyen beşeri özellikler: Sanayi, ulaşım, ticaret, hizmet sektörü, tarım, madencilik, turizm

 

GÖÇ:

Doğal afetler, ekonomik ya da toplumsal nedenlerle birey veya toplulukların yer değiştirmesidir. İkiye ayrılır:

1.       İç Göç: Ülke içinde yapılan göç.               2. Dış Göç: Ülke dışına yapılan göç.

 

1. İÇ GÖÇ

 

İç Göçün Nedenleri
-    Kırsal kesimde miras yoluyla toprakların bölünmesi
-    Toprağın erozyonla verimsizleşmesi
-    Makineli tarımın gelişmesi
-    Kırsal kesimde iş imkanlarının sınırlı olması, kentlerde iş imkanlarının fazla olması
-    Kentlerde eğitim, sağlık hizmetlerinin kırsal kesimden daha iyi olması
-    Deprem, heyelan, sel gibi doğal afetlerin meydana gelmesi

-    Terör olayları

İç Göçün Sonuçları
-    Düzensiz kentleşme sonucunda altyapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik, haberleşme) yetersizlikler görülmesi

-    Gecekondulaşma sonucunda çarpık kentleşme ve çevre kirliliği
-    Kentlerde işsizliğin artması ve aşırı nüfuslanmanın meydana gelmesi
-    Göç veren yerlerde tarım alanlarının boş kalması ve hayvancılığın gerilemesi

İç göçler ülkemizde daha çok Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinden, özellikle sanayileşmiş İstanbul, İzmir, Bursa, İzmit, Konya, Gaziantep, Adana gibi merkezlere olmaktadır. Ayrıca göç eden nüfus genelde erkek ve genç nüfustur.

 

Mevsimlik Göçler:
Türkiye’de bilhassa yaz mevsiminde inşaat, turizm ve tarım sektöründe çalışmak için mevsimlik göçler olmakta ve Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Aydın, Ordu, Giresun gibi merkezlerde geçici nüfus artışları meydana gelmektedir.
 

2. DIŞ GÖÇ

Bir ülkeden başka bir ülkeye olan göçlere dış göç denir. Dış göçlerin en önemli nedenleri savaş, baskı, zulüm ve ekonomik sebeplerdir. Bunun dışında anlaşmalarla karşılıklı nüfus değişimleri (mübadele) ve eğitim maksadıyla dış göçler olmaktadır. Türkiye’de özellikle 1960′lı yıllardan sonra başta Avrupa ülkelerine olmak üzere ekonomik nedenlerden dolayı dış göçler meydana gelmiştir. Dış ülkelere olan bir diğer göç ise beyin göçüdür, iyi eğitim görmüş nitelikli bireylerin yurt dışına göç etmesine beyin göçü denir. Dış göçlerle bir ülkenin nüfusunda artma veya azalma meydana gelebilir.  


YERLEŞME VE SEYAHAT ÖZGÜRÜĞÜ: Anayasa’nın 23. maddesine göre yerleşme ve seyahat hürriyetinin kısıtlanabileceği durumlar şunlardır:

Kamu mallarını korumak amacıyla yerleşme hürriyeti sınırlandırılabilir. Bazı bölgelere seyahat edilebilinir fakat yerleşilemez. Örneğin millî parklar, tarihi mekanlar, sit alanları gibi yerleri korumak için yerleşme yasağı uygulanır.

Nüfusun yoğun olduğu yerlerde insanlar belirli bir bölgeye yoğunlaştığında bu durum çarpık kentleşmeye ve gecekondulaşmaya sebep olabilir. Sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek amacıyla yerleşme hürriyeti kısıtlanabilir.

Sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak için de yerleşme özgürlüğü kısıtlanabilir. Örneğin orman ve tarım alanlarının korunması için konut yapımı engellenebilir.

Salgın hastalık bölgelerine girmek veya bu bölgelerden çıkmak kısıtlanabilir.

Hakkında kovuşturma veya soruşturma olan kişilere yurt dışına çıkış yasağı getirilebilir

Terör ve savaş gibi olağanüstü durumlarda devlet vatandaşlarını korumak için yerleşme ve seyahat özgürlüğünü kısıtlayabilir.


***Yazıyı icat eden uygarlık Sümerlerdir. İlk kütüphaneyi Asurlular kurmuştur.


TÜRK VE İSLAM BİLGİNLERİ: Harezmi Hint sayı sisteminden faydalanarak ilk kez “0” (sıfır) rakamından bahsetmiştir. Ali Kuşçu, İstanbul’un enlem ve boylam derecesini belirlemiştir. Katip Çelebi’ nin yazdığı “Cihannüma” Türkçe yazılan ilk coğrafya kitabıdır. İbn Sina, Henüz mikroskop keşfedilmeden önce canlı mikroplardan bahsetmiştir. ”Tıbbın Kanunu” isimli kitabı 500 yıl boyunca Avrupa’da tıp alanında başvuru kitabı olarak kullanılmıştır. Hazini, Kimya, fizik ve astronomi bilimlerindeki çalışmalarıyla ölçü ve tartı aletlerine yaptığı katkılarla tanınan bir bilim insanıdır. Cezeri’ nin İlk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilmektedir. Farabi insanlık tarihinin en büyük filozoflarından biri kabul edilmiştir. Piri Reis, ünlü Türk denizcisi, haritacısı ve coğrafyacısıdır. İbn Haldun, pek çok Batılı bilim insanı tarafından sosyoloji ve tarih felsefesinin kurucusu olarak kabul edilmiştir.


***Kâğıt üzerine baskının ilk kez Çinliler tarafından yapıldığı, daha sonra Uygur Türklerinin ahşap harflerle baskı yaptıkları bilinmektedir. Modern matbaayı ise Johann Gutenberg geliştirmişir. Galileo incelemeleri sonucunda gezegenlerin Güneş çevresinde hareket ettiğini ve Dünya’nın yuvarlaklığını ortaya koymuştur.Dünya’nın yuvarlak olduğuna dair görüşleri bilimsel olarak ispatlayan ise Portekizli denizci Macellan olmuştur. Hep batıya doğru giderek Hindistan’a ulaşabileceğine inanan Macellan’ın başlattığı yolculuk yardımcısı Del Kano tarafından tamamlanmış ve böylece Dünya’nın çevresi dolaşılarak yuvarlak olduğu ispat edilmiştir. James Watt’ ın çalışmalarıyla buhar makinelerinin sanayi ve ulaşımda kullanılması Sanayi Devrimi’nin ilk adımı oldu. Kütle çekim kanununu sistemleştirerek bilim dünyasına kazandıran

İngiliz bilim insanı Newton olmuştur. Bilimin ve sanatın gelişebilmesi için düşüne özgürlüğü şarttır.


*** Hitit Devleti’nin Anadolu’da uyguladığı toprak yönetimi ile daha sonra Arapların, Bizanslıların, Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin uyguladığı toprak sistemi arasında benzerlikler bulunmaktadır. İlk Çağ ve Orta Çağ toplumlarında toprağa sahip olan senyör veya derebey de denilen soylular sosyal, ekonomik ve siyasi gücün belirleyicisi olmuşlardır. Batı ve Orta Avrupa ülkelerinde toprakların ve üstünde yaşayan köylülerin derebeyine ait olduğunu kabul eden bir yönetim şekli olan feodalizm ortaya çıktı. İslam devletinde mülkiyeti devletin olan kullanım hakkı Müslüman halka bırakılan topraklara mirî arazi denilmekteydi. Devlet arazilerinin bir kısmı ikta adı altında devlet görevlilerine hizmet ve maaşlarına karşılık verilmekteydi. İkta sistemini Büyük Selçuklular ve Türkiye Selçukluları da uygulamıştır. Kurulduğu dönemde fethettiği yerlerde derebeylik sistemi ile karşılaşan Osmanlı Devleti derebeylik yerine Tımar Sistemi uygulamıştır. Osmanlı padişahları fethedilen toprakların bir kısmının mülkiyetini devlete bırakmıştır. Devlete ait bu toprakların da işletme hakkını halka vermiştir. Böylece Mirî Arazi Sistemi ortaya çıkmıştır. Sadece kullanım hakkı halka verilen bu tür arazilerin gelirleri askerî hizmet karşılığında belirli kimselere bırakılarak Dirlik (tımar) Sistemi meydana getirilmiştir. Bu sistemde toprağın mülkiyeti devlete, vergi gelirlerini toplama hakkı dirlik sahibine, kullanım hakkı ise köylü ve çiftçiye aittir. Tımar arazisi gelirine göre has, zeamet ve tımar olmak üzere üçe ayrılmıştır. Has: Senelik geliri 100 bin akçeyi geçen tımarlardır. Padişah ve hanedana mensup kişilere verilen topraklardır. Zeamet: Senelik geliri 20 bin akçeden 99.999 akçeye kadar olan dirliklere denir. Subaşı gibi memurlara, eyalet merkezlerindeki defterdarlara ve sancaklarda alay beylerine verilirdi. Tımar: Senelik geliri 19.999 akçeye kadar olan dirliklere denir. Tımarlar hizmet karşılığı sipahi askerlere verilirdi. Tımar sahipleri senelik gelirlerinden kılıç adı verilen belirli bir kısmın ayrılmasından sonra geriye kalan gelirin her üç bin akçesi için bir asker beslemek mecburiyetindedir. Tımar sahibi kanunlara uyduğu ve devlete sorumluluklarını yerine getirdiği sürece toprağı işletmeye devam ederdi. Ancak ordunun düzenlediği sefere katılmayan tımar sahiplerinin elinden tımarları alınırdı. Toprağın mazeretsiz arka arkaya üç yıl boş bırakılması, tımar sahibinin köylüye kötü davranması tımarın geri alınma sebeplerindendi. Köylünün tımar sahibine karşı sorumlulukları vardı. Köylünün toprağı terk etmemesi bunlardan biridir. Osmanlılarda bozulan Dirlik Sistemi 1839’da yayımlanan Tanzimat Fermanı ile tamamen ortadan kaldırıldı.



ÜLKEMİZDE TARIMI DESTEKLEYEN KURUMLAR: T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Atatürk Orman Çiftliği, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Toprak Mahsulleri Ofisi, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri, GAP İdaresi Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, ziraat odaları ve mesleki örgütler


TARIMSAL VERİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER: 1) Sulama 2) Gübreleme 3) İlaçlama 4) Tohum ıslahı 5) Makineleşme

***Anız yakılması gibi bilinçsizce yapılan uygulamalar ise toprağa zarar verdiği gibi erozyona da sebep olmaktadır.

 

MESLEK SEÇİMİ

***Osmanlılarda vakıflar bir insanın doğumundan ölümüne kadar etkili olan ve ihtiyaç sahiplerinin bütün gereksinimlerini karşılayan sosyal yardımlaşma müesseseleri olmuştur. Ahilik millî bir kuruluş olarak XII. yüzyılda ortaya çıkmış, Lonca Teşkilatına dönüşerek XX. Yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Ahi birliklerinin meslek dallarına göre bir teşkilatlanma yapısı vardır. Her şehirdeki değişik meslek grupları (saraç, debbağ, terzi, kuyumcu vb.) ayrı birlikler oluşturmuştur. Böylece meslek ahlakı kavramı gelişmiş, kaliteli ürün anlayışı oluşmuş, üreticinin ve tüketicinin hakları korunmuştur.

 

***Bir kişinin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli işe meslek denir. Meslek seçimi haytımız boyunca vereceğimiz en önemli kararlardan biridir. Meslek seçiminde kişinin ilgi ve yetenekleri ön planda olmalıdır. Bazı meslekler önemini yitirdiği gibi (örneğin nalbantlık) bazı meslekler de geleceğin mesleği olarak adlandırılmakadır. Geleceğin meslekleri; Sosyal Medya Uzmanlığı, Beslenme Uzmanı, Yazılım Mühendisi, Tıp Mühendisi, Havacılık ve Uzay Mühendisliği, Yapay Zekâ Uzmanı vb

 

 

DEMOKRASİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

Geçmişte çoğu ülke mutlakıyet (krallık) ile yönetilmekteydi. Bu yönetimde kişi hakları geri plandaydı. Kişi hak ve özgürlüklerini yöneticiler istediği gibi kısıtlayabilirdi.İngiltere’ de 1215 yılında Magna Carta ile Avrupa’da demokrasinin ilk adımı atıldı.Buna göre kralın yetkileri sınırlandırıldı, halka bazı hak ve özgürlükler verildi.  1789 yılındaki Fransız İhtilali sonrasında özgürlük , eşitlik, adalet, milliyetçilik gibi kavramlar hızla yayılınca Cumhuriyet ve demokrasi kavramları yerleşmeye başladı. 1. Ve 2. Dünya savaşı sonrasında on milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesi sonrasında başta yaşama hakkı olmak üzere insan hak ve özgürlüklerinin önemi ortaya çıktı. En önemli amacı dünya barışını sağlamak olan Birleşmiş Milletler teşkilatının yayınladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ nde yer alan evrensel hak ve özgürlükleri, devletler anayasalarına yerleştirerek demokrasinin gelişimi sağlandı.

 

Türk Tarihinde Demokrasi

Tanzimat Fermanı Osmanlıda demokrasi için ilk adım sayılır. I. Meşrutiyetle(1876) halk ilk defa yönetime katılmıştır. İlk anayasa “Kanun-i Esasi” yürürlüğe girdi ve meclis açıldı. M. Kemal Atatürk 23 nisan 1920 de TBMM’yi açarak halk egemenliğine dayalı yönetime adım atmış. 29 ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin ilanı ile Türkiye’nin yönetim yapısı oluşmuş ve demokratik yönetime geçilmiştir. Devleti yöneten partiye iktidar partisi, diğer siyasi partilere ise muhalefet partisi denir. Ülkemizde kurulan ilk siyasi parti Atatürk’ ün kurduğu Cumhuriyet Halk Fırkasıdır. İlk Muhalefet partisi ise Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasıdır. O dönemde Türkiye Cumhuriyeti’ ni tehdit eden unsurların odağı haline geldiği için kapatılmıştır. Daha sonra açılan Serbest Cumhuriyet Fırkası da benzer gerekçelerle kurucuları tarafından kapatılmıştır. Atatürk döneminde Türk kadını, dünyadaki bir çok ülkeden daha önce seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir.

 

 

ANAYASA

         Anayasa temel kanundur. Yürürlükteki kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel yapısını, işleyiş biçimini, kişilerin hak ve özgürlüklerini be­lirleyen devlet ile halk arasında yapılmış bir sözleşmedir. 4. Maddeye göre Anayasa'nın ilk 3 maddesi değiştirilemez.Bu maddeler şöyledir;

       MADDE 1. - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

       MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayı­şı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir Hukuk Devleti'dir.

     MADDE 3. - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır.

 

 

CUMHURİYETİN TEMEL İLKELERİ

1-  Demokratik Devlet

Ø     Demokrasi; egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmasıdır.

Ø     Demokrasilerde belli dönemlerde yapılan seçimlerle halk temsilcilerini belirler. Böylece millet temsilcileri aracılığı ile kendi kendini yö­netir.

Ø    Vatandaşlar kanunlara göre seçme ve se­çilme hakkını kullanır. Herhangi bir baskı olma­dan istediği siyasi partiye oyunu verir. Aynı zamanda istediği siyasi partiye üye olabilir ve partisi için çalışabilir.

Ø    Herkesin eşit oy hakkı vardır. Seçimlerde oylama gizli, oy sayı­mı ise açık yapılır.    Demokrasilerde, devleti yö­netme yetkisi hiçbir zaman bir kişiye veya belirli bir zümreye bırakılamaz.

Ø    Demokrasilerde, kişiler özgürce düşünür ve düşündüğünü ifade eder.

 

 

 

 

2-Hukuk Devleti

   Toplumun düzen içinde yaşamasını sağ­layan kurallar bütününe hukuk denir. Devlet bü­tün uygulamalarını bu kurallara göre yapar. Hu­kuk devletinde herkes kanun önünde eşittir. Devlet bütün vatandaşlarına eşit yakınlıktadır. Haksızlığa uğrayan herkes mahkemeler aracılığı ile hakkını arar. Hukuk devletinde hiç kimse hukuksuzca bir davranışta bulunamaz.

 

 3-   Laik Devlet

   Laiklik, devletin hukuk kurallarının akla, bilime ve toplumun ihtiyaçlarına dayalı olma­sıdır. Laik devletlerde din ve devlet işleri bir bi­rinden ayrılır, vatandaşlara inanç ve ibadet öz­gürlüğü tanır. Devlet hangi dine mensup olursa olsun vatandaşlarına karşı eşit uygulamalar yapma­lıdır. Ve laik düzenin koruyucusu olmalıdır.

 

4-Sosyal Devlet

   Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en önemli özelliklerinden birisi de Sosyal Devlet anlayışı­nın olmasıdır. Devlet, dil, din, mezhep, ırk, cin­siyet farkı gözetmeksizin her vatandaşını eşit kabul eder ve herkese hizmet götürmeye çalı­şır. Sosyal devlet anlayışında devlet halk için çalışır ve halk için vardır. Devlet; eğitim-öğretim hizmetini, sağlık hizmetini, yol hizmetini, su hizmetini, elektrik hizmetini, iletişim hizmetini ve din hizmetini va­tandaşlarına ulaştırmak zorundadır. Bütün bu hizmetleri yaparken bölge ayrımı yapmama­lıdır. Ülkenin doğusuna, batısına, güneyine ve kuzeyine veya ilinden en küçük köyüne kadar aynı hizmetleri götürmelidir.

 

5-Atatürk Milliyetçiliği

   Cumhuriyetçilik devletin kurucu ilkesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk milleti tara­fından kurulmuştur. Millet; aynı toprak parçası üzerinde yaşayan, aynı dili konuşan, aynı geç­mişe sahip olan ve gelecekte de birlikte yaşa­ma isteğinde olan insan topluluğudur. Milliyet­çilik ise mensubu olduğu milleti yararına ki­şinin yapmış olduğu her türlü fedakârlıktır. Ge­reksiz yanan bir lambayı kapatmak, gereksiz açık olan musluğu kapatmak en güzel milliyet­çilik örneklerindendir. Atatürk milliyetçiliği birleştiricidir. Türkiye sınırı içerisinde yaşayan bütün vatandaşları aynı samimi duygularla kucaklar. Irkçı milliyetçilik anlayışı değil kültür milliyetçiliği anlayışı vardır.

 

TÜRKİYE’ NİN ÜYE OLDUĞU ULUSLARARASI KURULUŞLAR

 

  • Birleşmiş Milletler ( BM) 
  • İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
  • Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
  • Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) 
  • Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim Ve Kültür Örgütü (UNESCO)
  • İktısadı İş Bırlığı Ve Gelışme Teşkılatı (OECD)
  • Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO)

 

TÜRKİYE’ NİN ÜYE OLDUĞU EKONOMİK KURULUŞLAR

 

  • D 8 (8 Gelişen 8 ülke)
  • Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) 
  • Akdeniz İçin birlik (AİB)
  • Karadeniz Ekonomik işbirliği Örgütü (BSEC) 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar